TÜBİTAK, 2014-2020’de yürütülmüş olan Avrupa Birliği Ar-Ge ve Yenilik Programı Ufuk 2020 ile 2021-2027’de yürütülecek Ufuk Avrupa Programı çerçevesinde çok ortaklı proje koordinatörlerini, aralarında bilgi ve tecrübe aktarımını sağlayıp yaşanması muhtemel sorunlara ve problemlere yönelik hızlı aksiyon alınabilmesi amacıyla bir araya getirdi.

“Ufuk 2020 ve Ufuk Avrupa Programları Çok Ortaklı Proje Koordinatörleri İstişare Toplantısı” TÜBİTAK Başkanlık Binası Mustafa İnan Toplantı Salonu’nda gerçekleştirildi.

Toplantıda, bilimsel ve teknolojik yönden güçlenme, yenilik kapasitesinin artırımı ve rekabetçiliğin ve istihdamın yükseltilmesi, toplum önceliklerini karşılamak, sosyoekonomik model ve değerleri geliştirerek sürdüren ve Ufuk2020/Ufuk Avrupa Programları kapsamında proje yürüten 29 koordinatör kurum bilgi ve tecrübelerini birbiriyle paylaştı.

Toplantının açılış konuşmasını gerçekleştiren TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal, ülkedeki paydaşların Ufuk Avrupa Programı’ndan en iyi şekilde faydalanmasını sağlamak ve Türk Araştırma Alanının (TARAL) kapasitesini artırmaya yönelik TÜBİTAK’ın faydalanıcısı olarak yer alacağı “Turkey in Horizon Europe” isimli teknik destek proje önerisinin, Avrupa Komisyonu tarafından yapılan değerlendirmeler neticesinde onaylandığını açıkladı. Üç buçuk yıl sürecek proje kapsamında TARAL paydaşlarının 5 milyon avroluk teknik destek alma imkanı olabileceğini kaydeden Mandal, söz konusu projenin, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının yürütücülüğünü yaptığı Rekabetçi Sektörler Programı (RSP) altında desteklendiğini ifade etti. Prof. Dr. Mandal, bu desteğin Türkiye’nin Ufuk Avrupa Programındaki hem mevcut başarısına hem de takip eden beş yıl içerisinde planlanan hedeflerimize ulaşma konusunda önemli bir katkı olacağını vurguladı.

Ufuk2020 ve Ufuk Avrupa Programları Çok Ortaklı Proje Koordinatörleri İstişare Toplantısı kapsamında 3. kez bir araya gelindiğini kaydeden Mandal, 2019 yılı öncesinde Türkiye’nin Avrupa Komisyonunda en çok proje koordinatörlüğündeki performans eksikliği nedeniyle eleştirildiğini belirtti. Ufuk 2020 kapsamındaki toplam koordinatörlük sayısının 29 olduğunu, bunun da 22’sinin 2019 ve 2020 yılına ait olduğunu hatırlatan Mandal, “Ufuk Avrupa’da şu an ilk iki yıl itibariyle aynı sayıyı yakaladık. Ufuk2020’de yedi yılda elde ettiğimiz sayıya, Ufuk Avrupa’da iki yılda ulaştık. Bu gerçekten güzel bir başarı, ülke olarak önemli bir başarı. Bugün bu salonda bulunan proje yürütücüleri ve koordinatörlerinin bu başarıda önemli katkıları var. Bu nedenle her birinize çok teşekkür ediyorum” diye konuştu. Prof. Dr. Mandal, Ufuk Avrupa’da bugün için 260’larda olan bir proje desteğimizin bulunduğunu, 410 kadar firmamızın bu projelerin paydaşı olduğunu, bunlardan 29 tanesinin de projenin koordinatörü olarak yer aldığını ifade etti.

“Ulusal destek programlarımızla uluslararası destek programlarını ilişkilendirmeye çalışıyoruz”

Ufuk Avrupa’da projelerimizin desteklenmesinin kurumsal olduğu kadar, ulusal menfaatlerimiz açısından da önemli olduğuna işaret eden Mandal, “Ufuk Avrupa Programlarına daha doğrusu Çerçeve Programlara bakıldığı zaman, süreçleri izleyerek dahil olmak yerine; koordinatör olarak belirleyici, aktif bir rol alma önemli. Koordinatörlükler vasıtasıyla bizim ulusal sistemimizle yani ulusal destek programlarımızla en önemli kısmı da TÜBİTAK üzerinden ulusal destek programlarımızla uluslararası destek programlarını daha fazla ilişkilendirmeye çalışıyoruz” diye konuştu.

Küresel risk haritasına bakıldığı zaman hem iki yıllık kısa vadede hem de 10 yıllık uzun vadede doğal afetlerle, aşırı hava koşullarıyla gelecekte daha fazla karşılaşacağımıza işaret eden Prof. Dr. Mandal, yaşadığımız depremin iklim değişikliğiyle birlikte değerlendirilmesi yönünde dünyada birçok çalışma bulunduğunu ifade etti. Mandal, şöyle devam etti: “Depremin şiddeti ve büyüklüğü kapsama alanındaki süreçlerin tetiklenmesinin iklim değişikliğiyle birlikte çok bileşenli, karmaşık sorunların gelecekte daha çok gündemimize geleceğini düşünüyorum. O yüzden bu  tipteki büyük konsorsiyumlarda yer alıyor olmak, koordinasyonunda yer almak, sorunların çözümünün bir parçası olmak, bu tür projelerde yer alabilmek önemli.  Deprem bölgesinde ciddi bir heyelan tehlikesiyle karşı karşıyayız. Heyelanların bir kısmı şu an yaşanıyor ama gelecekte daha büyük heyelanlarla karşı karşıya kalacağız. Olaylara anlık baktığımız sürece çözüm üretmek zor. Depremlerin, ekonomiye 104 Milyar dolarlık bir etkisi var, bu önemli bir rakam.  Bu sadece kaybettiğimiz rakam ama firmaların üretim yapamamasından kaynaklanan kayıplar da eklenince 104 milyardan daha fazla bir kayıp oluşturuyor. Türkiye’de iç göç yaşanacağı, öngörülerimiz arasındaydı. İklimden dolayı, doğal afetler odaklı ciddi bir iç göç var. Yaşam koşulları, ekonomik durum, sosyal güçlükler ve Türkiye içi göçlere bakıldığı zaman, gelecek çok daha zor. Bu nedenle bilim ve teknoloji temelli gelişmeye çok daha fazla ihtiyaç var.”

20 Mart tarihli The Intergovernmental Panelon Climate Change (IPCC) raporunun, Türkiye’de aşırı sıcaklık, aşırı kuraklık ve aşırı yağışların artacağını gösterdiğini ifade eden Mandal, “Konuya bakışın hem bilimsel anlamda hem de politika anlamında önemli olduğu görüşündeyim” dedi.    

COVID-19 sürecinin dünya genelinde başarılı bir şekilde yönetilemediğine değinen Prof. Dr. Mandal, bu süreçte birçok can kaybı yaşandığını ifade etti. Mandal, “Gelecekte bu tip risklere, yeni hastalıklara ne kadar hazırlıklıyız sorusunun cevabını tam olarak bulamıyorum.  Şu an henüz keşfedilmemiş virüsler var. Keşfedilmiş virüslerde veya bakterilerde bizim bağışıklığımız var ama gelecekteki bu iklim değişikliğinin bağışıklıkları azaltıp, bizim COVID-19 benzeri hastalıklarla karşı karşıya kalmamıza neden olabilir” diye konuştu.  

Tek sağlık, tek dünya kavramları önemli

Türkiye olarak bu konuya “tek sağlık” kavramıyla bakmaya çalıştığımızı ifade eden Mandal, Avrupa Komisyonuyla yapılan müzakerelerde artık sadece destek programları üzerinden değil aynı zamanda önceliklendirme noktasında belirleyici olabildiğimiz bir süreçte olduğumuza işaret etti. Tek sağlık kavramının önemine işaret eden Mandal, şöyle devam etti: “Çevre sağlığını, insan sağlığını ve hayvan sağlığını bütünleşik bir yapıda yönetemezsek, biz gelecekte çok daha farklı COVID-19 benzeri süreçlere maruz kalabiliriz. O yüzden bu bütüncül bakış noktası önemli ama birçok kurum buna çok hazır değil. Yine bu noktadan bakılınca aynı tek sağlık kavramı gibi tek dünya kavramı da önemli. Depremleri ele aldığımızda, bunun sadece bir yer bilim hareketi olarak değil tüm bileşenleriyle birlikte dikkate alınmadığı zaman aynı tek sağlıktaki gibi sorunları çözebilmek mümkün görünmüyor. Bunların tümü karmaşık yapılar, karmaşık süreçler. Gelecekte Ufuk Avrupa programları hazırlıklarında, daha karmaşık sorunların çözümüne yönelik bilgi üretimine ihtiyaç var. Daha fazla aykırı disiplinlerin bir araya gelme gereksinimi var. İş birliğinin ötesinde, birlikte çalışmaya ihtiyaç var. Gelecekte madem bu risklerle karşı karşıyayız, bunlar hükümetlerin sadece politika düzeyinde düzeltebileceği başlıklar değil.  O yüzden bilim temelli yaklaşımlara ihtiyaç var ama bilim temelli yaklaşım da geleneksel bir tecrübeye dayalı olan yaklaşım değil, sadece yetkinliklerin buluşturulması değil yetkinliklerin dönüştürülmesi, yeni bilgi üretilmesi konuları kritik.”

Ufuk Avrupa’nın ön planda tuttuğu ve tutacağı bir diğer konunun da, sürecin üçlü sarmal yapıdan, dörtlü sarmal yapıya doğru dönüşümü olduğunu kaydeden Mandal, “Yani üniversite sanayi, kamu, iş birliğinin yanında toplum bileşeni çok daha fazla ön planda olacak.  Karşılaştığımız ve karşılaşacağımız COVID-19, iklim, deprem gibi başlıklarda, toplum farkındalığı, toplum sorumluluğuna dönüştürülmediği sürece yani bu bir teşvik unsurundan daha çok zorunluluğa dönüştürülmediği sürece, toplum bu sürecin bir paydaşı olmadığı sürece bu tipteki karmaşık yapıların üstesinden gelebilmek mümkün değil. Biz, Yüksek Teknoloji Platformlarında, 1004 Programında, SAYEM platformlarında toplumsal etki bileşenini bundan dolayı istiyoruz. Buradaki toplum bileşeni artık çok kıymetli. Yani dolayısıyla teknolojinin önemli bir araç olduğu ama kendi başına çözüm olmadığı bir durum.”

Bilgi üretme noktasında Avrupa Komisyonunun yaklaşım noktasının bilgi üreten ve bilgi kullanan, teknoloji geliştiren ve teknoloji kullanan kurumların birlikte çalışma zorunluluğu olduğuna işaret eden Mandal, “Bu sürecin açık bilim kapsamındaki yaklaşımı yani hep o söylenen açık inovasyon kavramı konuşuluyor ama eyleme çok dönüşmüyor. Dolayısıyla açık bilimin önemi rekabet noktasında. Teknoloji önemli bir kolaylaştırıcı ama çözüm noktası değil. Çözüm noktası ancak sosyal yani konunun toplum bilim boyutuyla birlikte ele alınmasıyla mümkün. Bu nedenle bugüne kadar Ufuk veya Çerçeve Programlarının Ufuk Avrupa’ya kadar getirdiği daha fazla iş birliğini tetikleme boyutunu şimdi Ufuk Avrupa’da birlikte iş yapma modeline dönüştürmeye çalışılıyor. Bu dönüşümü en iyi siz koordinatörlerimizin anlayabileceğini düşünüyoruz. Sizlerden yurt dışı projelerin koordinasyonunda sadece ilgili paydaşları bir araya getirip onlara iş birliği yaptırmanızı değil birlikte iş yapmaya doğru dönüştürmenizi bekliyoruz” diye konuştu.

Yeşil Dönüşüm öncelikli başlığımız

TÜBİTAK’ın kendi önceliklerinin Avrupa Komisyonunun öncelikleriyle buluştuğu bir noktada olduğunu belirten Mandal, “Yeşil dönüşüm öncelikli başlığımız. Doğal afetleri de daha ön plana getirdik. Sanayi beş sıfır kavramını özellikle COVID-19’la beraber en erken kullanan ülkelerden biriyiz. Yani sadece dijitalleşme değil, sadece akıllı sistemler değil, bunun aynı zamanda sürdürülebilir, insan odaklı ve esnek modülleriyle beraber değerlendirilmesi ve bu amaca yönelik de bilgi üretimi ve insan kaynağının geliştirilmesi önemli. Yüksek Teknoloji Platformlarımız, SAYEM İş Birliği Platformlarımız, Sipariş Ar-Ge Programımız, Patent Lisans Programımız, 1711 Yapa Zeka Ekosistem Çağrımız, bunların tümüyle ilgili paydaşların bir araya gelip bilgi üreten, bilgi kullanan, teknoloji geliştiren, teknoloji kullanan kurumları bir araya getirip bu süreci yönetmelerini bekledik. Aynı şekilde BiGG Uygulayıcı Kuruluş Çağrımız, Sanayi Doktora Programımız da bizim Avrupa Komisyonunun, Ufuk Avrupa kapsamında ortaya koyduğu birlikte geliştirme uygulama noktalarından. Ufuk Avrupa Programı 2021’de başladı. Biz 2018-2019’dan beri sizlerle birlikte geliştirmeye çalışıyoruz. Türkiye artık bu programları takip eden noktasından daha çok geliştiren noktasında. Biz burada yaptığımız çalışmalarla sadece Ufuk Avrupa’nın uygulanmasını gerçekleştirmiyoruz. Aynı zamanda Ufuk Avrupa’daki örnek programları da geliştirme noktasındayız. Türkiye artık sadece bir paydaş değil. Karar verici, liderlik yapan bir ülke. ” diye konuştu.

Avrupa Komisyonunun raporunda da Türkiye’nin süreç içerisindeki gelişimine dikkat çekildiğini ifade eden Mandal, şöyle devam etti: “Eskiden Komisyonun müzakerelerinde daha pasif konumdaydık. Destek ya da ‘bizi farklı görün’ noktasındaydık. Şu an daha aktif, katılımcı durumdayız. Türkiye’deki araştırma ve bilim çalışmalarının Ufuk Avrupa kapsamında veya Ufuk 2020’deki performansla beraber değerlendirildiğinde ileri düzeyde olduğunu direkt Avrupa Komisyonu’nun kendisinin söylediği bir rapor bu, kendimizin beyan ettiği değil.”

Bu gelişimin araştırmacılarımızın ve proje koordinatörlerinin değerli katkılarıyla gerçekleştiğini kaydeden Mandal, “Siz değerli araştırmacılarımıza, siz değerli koordinatörlerimize daha fazla umutla bakabilme potansiyelimiz var. Bundan dolayı da müteşekkirim” diyerek konuşmasını sonlandırdı.



kaynak: tubitak.gov.tr