“Ölçeği değiştirdiğimizde fenomenin yalnızca boyutu değil doğası da değişir. » Fransız coğrafyacı Olivier Dollfus’un kitabında yazdığı şey budur Coğrafi alan (PUF, 1970). Daha sonra kendi disiplini olan jeopolitiğin yerel veya küresel farklı ölçeklerdeki uygulamalarından bahsetti. Teknolojik alanda hiçbir şey bundan daha doğru görünmüyor: sorunun doğasında bir değişiklik anlamına gelecek şekilde bir ölçek değişikliği. Teknoloji ile politikanın kesiştiği noktada tam da bu söz konusudur.
Çağdaş teknoloji sadece farklı teknolojilerden, buradaki dijital araçlardan, buradaki yapay zekadan veya sosyal ağlardan ibaret değil. Bu teknolojiler her şeyden önce “simbiyotik teknolojiler” olarak tanımlanabilecek sistem teknolojileri, omni-use, hiper hız ve simbiyoz teknolojileridir. İnsan bilişiyle bağlantılı olarak aşırı hız, o zamana kadar açık görünen politik temsillerin simbiyozu; doğru ile yanlış, gerçek ile sanal, insan ile makine, kamusal ile özel, amaç ile araç, iç ve dış tehditler, sivil ve askeri, savaş ve barış, sonsuz küçük (mahrem) ve sonsuz büyük (dünya).
Simbiyoz fikri burada, uyum sağlayan ve birlikte gelişen varlıklar veya kavramlar arasındaki organik bir füzyon olarak anlaşılmalıdır. Ortakyaşam basit bir geçiş değildir; daha radikal ve aynı zamanda daha tehlikelidir. Hala evcilleştirilmemiş olan bu yeni siyasi sınırlar, bu simbiyotik teknolojilerin bir parçası olan yeni hibrit aktörleri, teknolojik devleri (Big Tech), tasarımcıları ve sahipleri endişe etmeden görünür kılıyor.
İnce fenomen
Bu yeni paradigmalar, üretimde, tüketimde, eğitimde, kitle iletişim araçlarında olduğu gibi, şu ana kadar anladığımız anlamda, yani kitle demokrasisinin de sonunu işaret ediyor. Sanayi çağından ve 20. yüzyıl boyunca düşündüğümüz şekliyle demokrasie yüzyıl bitmiş gibi görünüyor. Daha doğrusu kitleselleştirme ile hiperkişiselleştirme arasında sürekli bir salınım içinde melezleşir. Ve bu olgunun inceliğidir.
O halde bireyden bilgiye kadar her şey kutuplaşmış bir atomdan başka bir şey değilken nasıl kriterlerimizi yeniden düşünebilir, ortak bir noktayı, liberal demokrasi projesine bağlılığı yeniden keşfedebiliriz?
Sosyolog Alain Touraine’in (1925-2023) bize önerdiği gibi, yeni yüzyılda yol almak için iradeyle ya da zorla farklı düşünmemiz gerekecek. Yeni Siyasi Yüzyıl (Eşik, 2016). Zamanın ve zamanın ruhunun bize söylediği gibi telaşlanmanın bir anlamı yok, genellikle sadece büyülü sözler ve kötü fikirler ortaya çıkıyor. Sezgilerimizin tersine, zamanın aşırı hızlanmasıyla karşı karşıya kaldığımızda, düşünebilmek için tespit etmemiz gerekiyor.
Bu makalenin okunacak %42,07’si kaldı. Geri kalanı abonelere ayrılmıştır.