Kiel Üniversitesi’ndeki araştırmacılar, Open Archaeology’de yayınlanan bir çalışma aracılığıyla, arkeolojik bulguları analiz etmek için yeni bir yöntem geliştirdiler. Antik toplumsal yapıları modern insani gelişme ölçümleriyle ilişkilendirerek, tarih öncesi mega yerleşimleri incelemek için yeni bir mercek sağladılar. Yaklaşımları arkeolojik kategorileri Birleşmiş Milletler İnsani Gelişme Endeksi’ne (HDI) bağlayarak antik toplulukların yenilikçi yorumlarının önünü açıyor.
Araştırmaya göre araştırma, günümüz Romanya, Moldova ve Ukrayna’da M.Ö. 5050 ile 2950 yılları arasında var olan Cucuteni-Trypillia yerleşimlerine odaklandı. 320 hektara varan alanlara ve 17.000’e varan konut nüfusuna yayılan bu yerleşim yerleri, ileri düzeyde sosyal eşitlik ve teknolojik gelişme belirtileri gösteriyordu. Dr Vesa Arponen liderliğindeki ve Dr. René Ohlrau ile Prof Tim Kerig’in de katıldığı ekip, kişisel temsil fırsatlarının artmasının, iklim değişikliği veya kaynak kısıtlamaları gibi dış baskılardan ziyade yenilikçiliği ve nüfus artışını tetiklemiş olabileceği olasılığını araştırdı.
Arkeolojik Analizde Yetenek Yaklaşımı
Başlangıçta Hintli ekonomist ve filozof Amartya Sen tarafından önerilen yetenek yaklaşımı, raporlara göre Cucuteni-Trypillia kültürünü değerlendirmek için uyarlandı. Bu felsefi çerçeve, odak noktasını maddi zenginlikten, kaynaklara göre bireylerin ve grupların gelişmesini sağlayan fırsatlara ve yeteneklere kaydırır. Dr Arponen yaptığı bir açıklamada, analizlerinin, İGE’de de ifade edildiği gibi, eski toplumsal dinamiklerin, modern insan refahı kavramları aracılığıyla yeniden çerçevelenmesine olanak sağladığını açıkladı.
Araştırmacılar vurgulanmış gelişmiş saban tasarımları ve dokuma aletleri gibi yenilik göstergelerinin bir topluluğun yaşam kalitesiyle nasıl doğrudan bağlantılı olduğunu anlattı. Prof Kerig, açıklamasında, bu arkeolojik işaretleri inceleyerek statik maddi kanıtları dinamik toplumsal davranışla birleştirebileceklerini kaydetti.
İlk Toplumlara İlişkin Yeni Perspektifler
Bulgular, bu antik topluluklardaki teknolojik ve demografik değişimlere ilişkin geleneksel açıklamalara meydan okuyor. Dr Arponen yaptığı açıklamada, daha önce dış baskıların bu değişiklikleri teşvik ettiğine inanıldığını ancak çalışmalarının, bu toplumların gelişmesinin, bireylere sunulan genişletilmiş fırsatlara atfedilebileceğini öne sürdüğünü söyledi.
Gelecekteki araştırmalar, bu metodolojiyi diğer antik kültürlere uygulamayı, arkeolojik verileri yeniden yorumlamak için çok yönlü bir araç sunmayı ve toplumsal evrimle ilgili yeni tartışmaları teşvik etmeyi amaçlıyor.