Üç Günlük BalıkHollandalı yönetmen Peter Hoogendoorn’un ikinci uzun metraj filmi10 ile 12 arasında) bu hafta sonu 58. Karlovy Vary Uluslararası Film Festivali’nin (KVIFF) ana yarışmasında dünya prömiyerini yaptı.
“Her yıl yaptığı gibi, babam güneşli Portekiz’den üç günlük bir ziyaret için doğduğu ülke olan Hollanda’ya uçuyor,” diyor festival web sitesindeki film açıklaması. “Her zamanki işlerini halletmesi gerekiyor ve eksantrik yetişkin oğluyla birlikte yıllık kontrolü için doktorunu ziyaret ediyor.”
Filmin oyuncu kadrosuna Ton Kas ve Guido Pollemans liderlik ediyor. Festival programcıları şunları vurguladı: “Bu samimi film, birbirlerinden uzaklaşmış iki adamın ilişkisine bir bakış sunuyor, ancak görünüşte sıradan aktivitelerde bulunurken, yavaş yavaş birbirlerine geri dönmeye çalışıyorlar.”
KVIFF gösteriminin ardından soru-cevap bölümünde Hoogendoorn siyah-beyaz görüntüleri tercih edişini anlatırken, Pollemans da minimal diyalog kullanımını anlattı.
Yönetmen, renk kullanmama konusunu ele alırken şöyle açıkladı: “Yazarken ve düzenlerken, hayatımda kaybolan insanlarla ilgili şeyleri hatırlıyorsam, hatırlayabildiğim şeylerin küçük, küçük şeyler, sıradan şeyler olduğunu düşündüm. Nerede olduğumuz, diğer ayrıntılar. Dolayısıyla benim için, babam hala benimle birlikte olsa da, bu aynı zamanda birlikte olmanın anısıyla ilgili bir filmdi. [alive]”Yani bir nevi fotoğraf albümüydü.”
Bir diğer neden de filmi Rotterdam’da çekmiş olmasıydı. “Bir tür stil var. Yeni binalar, eski binalar, fareler. Tamamen bir karmaşa,” diye açıkladı Hoogendoorn. “Ve tabii ki kullanabilirsiniz, ancak onlara odaklanmak istedik çünkü benim için bu her zaman baba ve oğul arasındaki kimya ve davranışla ilgili bir filmdi. Bu yüzden buna odaklanmak istedik.”
Pollemans filmde diyalog kullanımına ve bunun nasıl evrildiğine değindi. “Peter’ın senaryosunu bir tür taslak olarak görebilirsiniz. Neden söylediğinizi bilmeniz için prova yaptığımız yer burasıydı,” diye açıkladı. “Ama sonra sete girdiğimizde fark ettik ki, sanırım her sahneyi çektiğimizde, kelimeler ekrana gerçekten dökülüyordu, çünkü Tom ve ben bir şey söylemek zorunda olmadığımızı hissettik. [certain things]çünkü zaten oynuyorduk. Bu yüzden çok fazla satır atlanmıştı. Ve aslında sahneler hala bozulmamış.”