Helen Mirren’in ateşli feminizmi, Perşembe gecesi Toronto’daki bir açılış konuşmasında Oscar ödüllü aktrise mevcut İsrail-Hamas savaşının “korkunç durumu”nun ötesinde ne beklediği sorulduğunda öne çıktı.

“Tanrım, bu inanılmaz derecede zor bir soru çünkü saf ve aptal olmak istemezsin. Elbette insan barışı umuyor,” dedi Mirren, 2023 Spirit of Hope Benefit etkinliğinde Simon Wiesenthal Dostları Merkezi’ne yaptığı konuşmada.

Sonra şunu ekledi: “Dürüst olmak gerekirse, sonuçta kadınların hayatta daha güçlü bir yer edinmesini sabırsızlıkla beklediğimi söyleyeceğim. Çünkü bunun geleceğe dair umudumuz olabileceğini düşünüyorum.”

2023 İnsani Yardım Ödülü’nü aldıktan sonra insan hakları örgütü tarafından antisemitizmle mücadelede kararlı bir müttefik olarak övülen Mirren’in gayrı resmi sohbeti, İsrail’in 7 Ekim’deki saldırının ardından Gazze’deki Hamas terör örgütüne savaş ilan etmesiyle Orta Doğu’da yaşanan olayların gölgesinde kaldı. İsrail’in güneyine sürpriz saldırı.

Açılış konuşmasının bir noktasında bugün kendisini neyin korkuttuğu sorulduğunda Mirren hiç duraksamadan şu cevabı verdi: “Ah, yedinci Ekim. Beni en çok bu korkutuyor ve insanlıkta insanlara bunu yaptıran her ne ise, onları bu eylemleri gerçekleştirmeye iten her ne ise, beyin yıkama her ne ise, insanların zihinlerini bu eylemlere yöneltebilecek her ne ise.”

Tarihteki diğer ciddi insani zulme işaret ederek, İkinci Dünya Savaşı sırasındaki Holokost’a ve Amerika’nın, topluluklarını terörize etmek için Afrikalı-Amerikalı erkekleri linç etme konusundaki travmatik geçmişine atıfta bulundu.

“Linç olayları çok yaygındı. Geçenlerde bir linç olayında seyircilerin birbirlerine ‘geçen gece linçte ne kadar eğlendik’ diye gönderdikleri kartpostalları gördüm. Bizde ne var, insanlar? Bizim için temel mi? Sahip olduğumuz tüm iyilikler kadar bu da doğamızın bir parçası,” diye sordu Mirren ayrıca Toronto galası sırasında.

Mirren, Hamas’la yapılan savaşın ardından günümüz İsrail politikalarından uzak dururken, Guy Nattiv’in filmindeki yıldız dönüşünden sonra ülke tarihine derinlemesine bir dalış yaptı. Golda1973’teki gergin Yom Kippur Savaşı sırasında İsrail’in başbakanı Golda Meir’i canlandırdığı filmde.

Ülkenin olası bir yıkımla karşı karşıya olduğu bir dönemde kendisine İsrail lideri rolünü oynamasının nedeni sorulduğunda Mirren, gençliğinde Golda Meir’de bir ülkeyi yöneten nadir bir kadını ilk kez gördüğünü hatırladı.

“Golda’nın İsrail’de iktidara gelmesi kişisel olarak benim için çok büyük bir andı. Çünkü bırakın İsrail’in karşılaştığı bu kadar karmaşık, önemli ve bu kadar zorluklarla dolu bir ülkenin başbakanını, daha önce hiç kadın başbakan görmemiştim. Dolayısıyla tamamen feminist bir bakış açısından bakıldığında bu benim için çok önemliydi” diye hatırladı.

Mirren ayrıca kendisi gibi Yahudi olmayan birinin İsrail liderini oynaması konusundaki tartışmalara da değindi. “Bu meşru bir tartışma. Oyuncu seçimi fikri son zamanlarda tamamen uçup gitti ve bunu takdir ediyorum. Tamamen doğru” dedi.

Aynı zamanda Mirren, biyografik filmin Nattiv’de bir İsrailli tarafından yönetilmemesi durumunda Golda Meir rolünü almayacağını da söyledi. Şöyle ekledi, “O özgün ses olmasaydı, (rolümü) başka biriyle yapamazdım.”



sinema-2