Herkese merhaba ve ZDNet’in günlük editoryal podcast’i ZDTech’e hoş geldiniz. Benim ismim Guillaume Serisi ve bugün sana açıklayacağım Akıllı telefonunuzdan gelen sürekli bildirimler neden üretkenliğimizi mahvediyor? Ve sağlığın.
Günde kaç kez hazırlıksız, gereksiz bir e-posta, Slack mesajı veya görüntülü arama ile işiniz kesintiye uğrar? Daha geleneksel bir servis çalışanıysanız, cevap muhtemelen “oldukça sık” olacaktır.
Ama aslında çoğumuz için “çok sık”. Çünkü bir bildirimle dikkatinizin dağılması bir şeydir. Ancak yeni bir araştırma, iş günü boyunca aldığımız mesaj ve bildirim telaşının üretkenliğimiz üzerinde büyük bir etkisi olduğunu gösteriyor. Ve sonuçta bizi çok mutsuz ediyor.
Bir yandan, sürekli dikkatimizi talep ederek konsantre olma yeteneğimizi yok eder.
Profesyoneller zamanlarının %58’ini önemsiz görevlere harcıyor
Daha da kötüsü, günlerimizi önemsiz mikro görevlerle doldururken, bizi sürekli bir çoklu görev mantığına sokar. Enerjimizi tamamen tüketen şey.
Yazılım üreticisi Asana’nın araştırması, profesyonellerin zamanlarının %58’ini Asana’nın “iş üzerinde çalışmak” olarak adlandırdığı ve bildirimlere yanıt vermeyi içeren bu önemsiz görevlere harcadığını gösteriyor.
Öte yandan, zamanımızın sadece %33’ü sözde “nitelikli” görevlere, yani önemli görevlere ayrılmıştır. Ve günün %9’u, büyük hedeflere ulaşmayı mümkün kılan gerçekten stratejik çalışmaya ayrılmıştır.
Bu “iş üzerinde çalışmanın” aşırı yükü
Elbette, bildirimler modern çalışmanın ayrılmaz bir parçası olarak düşünülmelidir. Ancak çalışmanın yazarları, aynı zamanda işyerinde “verimliliğin önündeki en büyük engel” olduklarını söylüyorlar.
Çalışmadan bir diğer ders de, bu “iş üzerinde çalışma”nın aşırı yüklenmesinden en çok yöneticilerin zarar görmesidir. Evet, çünkü görevleri, sık sık görevleri devretmeye, diğer ekiplerle koordinasyona ve doğrudan raporlarını denetlemeye odaklanmalarını gerektirir. Sonuç olarak, yöneticiler çalışma günlerinin %62’sini önemsiz görevlere harcarlar.
O halde, günlük olarak bildirim bombardımanının da esenlik ve iş tatmini üzerinde olumsuz bir etkisi olmasına şaşmamalı. Ankete katılanların %42’si hem tükenmişlik hem de sahtekarlık sendromundan muzdarip olduklarını söylüyor.
Çalışma yazarları, bunun sadece çalışanlara “bildirimlerden kurtulmalarını ve neyin önemli olduğuna odaklanmalarını” söylemekle ilgili olmadığını belirtiyor. Kısacası, değişim yapısal olmalıdır.